SAVAŞTAN ÇOK BARIŞTAN KORKARIM
Dünyanın en zengin insanları savaş tüccarlarıdır. Sermayeleri de bizleriz. Kendimizle olan savaşımızda biz aç kalırken onlar semirir. Ruhlarımız ile emzirdiğimiz katil bebeklerdir onlar. Bu tüccarlar asla birbirleri ile savaşmazlar. (it iti ısırmaz)
Savaş tüccarlarının yönettiği bir dünyada barıştan söz etmek saflıktan öteye gitmez. Onlar barış içinde savaş antlaşmaları yaparlar. Onların barışı
savaştan tehlikelidir. Çok köşeye sıkışmadan bomba atmayan sinsi ve karanlık bir tüneldir onların zihinleri. Bizim gözlerimiz Ortadoğu ya bakarken onlar çoktan Afrika ya yerleşti. Herkes Rusya ve Çin’i izlerken onlar çoktan Japonya’yı sardı. Bahsettiğim bir ülke ya da bir ırk değil bahsettiğim tehlike, zihniyettir. Irksız, sınırsız, dinsiz, devletsiz bir zihniyet… Irkçılıktan, eşitsizlikten, adaletsizlikten, kinden, nefretten, cahillikten
beslenir onlar.
Hayvanı insandan koruyan örgütler, insanı insandan koruyan örgütler, savaş karşıtı örgütler, kadın sığınma evleri, kimsesizler evi, sosyal yardımlaşma dernekleri, medyada barıştan, kardeşlikten bahseden binlerce insan varken bu kadar kendiyle savaşan insanlar topluluğuna dönmek ne büyük çelişki… Bir taraftan silahsızlanmak bir taraftan savaşmak… İç meselelerin çözümünü dışarıda aramak ancak cahillerin işidir…
Kötülerin birbiri ile yaptığı savaşı elbette iyiler kazanamaz. Hele kötülerin birbirleri ile yaptığı antlaşmalar kesinlikle bizim için ateştir. Çünkü savaşta tazminatı her zaman kaybedenler öder. Kaybeden her zaman insanlığımızdır… İnsan ölür yenisi doğar fakat insanlık öldü mü tekrar doğmaz…
O yüzden savaştan çok barıştan korkarım ben. Bedelini ödetirler atılan her merminin. Barıştan çok korkarım çünkü hiçbir savaş bir daha savaşmamak için yapılmıyor. Barış savaş için zemin hazırlamaya yarayan sahte bir eylemdir.
Şiddete şiddetle karşıdır onlar, ırkçı değil bencildir onlar, bazen soykırım bazen oykırım yaparlar bakmazlar gözyaşımıza. Ne istedikleri açıktır, kendileri için daha çok geri kalanlar için daha az…
Bir başkasının çocuğu öldüğünde ağlamazsan, senin çocuğun öldüğünde kimse ağlamaz senden başka. Bu kadar yalnızlaşırsan elbette kalabalıkların yalnızlığında yaşarsın. Elbette pilsiz bir oyuncak olursun, çalışan, savaşan, ölen, kör bir ahmak olursun. Sahte kahramanların olur, delice efsanelerin, arkasından koşacağın balon liderlerin olur ve mutlu olursun. Geceleri gökyüzüne baktığında yıldızları sana ait sanıp yıldız kaydığında dilek tutarsın ve dileğinin olması için dualar edersin. Bu arada savaşlar olur biter, barışlar gelip geçer, çağlar açılır, çağlar kapanır fakat sen yıldızlar kaydırmaya devam edersin. Barış içinde yaşamayı gökyüzünü izlemeyi seversin. O yüzden kim barıştan söz etse gözlerin
parlar. Oysa ben savaştan çok barıştan korkarım. Bilirim ki ne zaman barıştan söz etseler ardından iç savaşlar patlar, depresyon patlar, ırkçılık patlar, tecavüz edilen
kadınlar, şiddet içeren filmler, korku ve
baskı pompalayan haberler öyle bir patlar ki her gün bomba atılsa bundan daha çok zarar veremez sana. Gör artık iletişim araçlarıyla, medya araçlarıyla, baktığın, duyduğun her şey ile seninle her an savaşıyorlar. Başka ülkelere atılan bombalar senin zihnine atılan bombaların sonucunda gerçekleşiyor.
Bir daha hiç savaşmamak, hiç barıştan söz etmemek için savaşalım, öyle bir savaşalım ki tek bir insan kalmayana dek öldürelim birbirimizi. İnsansız yeni bir dünya düzeni için aynı anda ölelim.