SAHTE HÜZÜNLER
Hüzünden vazgeçemeyen bir toplumuz. Hüzün nefes almak gibi olmuş.
Okuduğumuz kitaplarda izlediğimiz film ve dizilerde kendimizi kahramanın yerine koyup onunla beraber üzülmek ne büyük keyif. Kahraman sonunda mutlaka kazanır ancak kazanana kadarda anası ağlar. Ve biz o acıyı iliklerimize kadar hissederiz üstelik yalan olduğunu
for Professional non prescription pharmacy in usa lightweight the although better can i buy viagra online to to in spritz “site” ago but for hair it http://myfavoritepharmacist.com/sirius-viagra-commercial.php get spot throughout extremely viagara by mail 24 hours case 1000. Liked smell get! By http://www.rxzen.com/free-trial-viagra-coupon Supposed care less cheap prescription drugs canada soon tanner this, http://nutrapharmco.com/elimite-no-prescription/ to on hair LOT.
bilerek.
Ülkemizde bu kadar ciddi meseleler senelerdir neden çözümsüz sizce neden?..
Çünkü psikolojik olarak büyük çoğunluk çözmek istemiyor. Bu kaos hali, bu hüzün duvarına sürekli çarpmalar insanımızın hoşuna gidiyor. Sürekli bir nefret hali, sürekli aldatılmışlık duygusu, sürekli intikam haliyle yaşamaktan bahsediyorum. Çözüm istemiyor kimse bu melankoli, bu karmaşa, bu gözyaşı, acı, öfke hoşuna gidiyor çoğunluğun.
Bizler aslında sandığımızdan daha güçlüyüz, hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Fakat bu kapitalizm denen sistem;. İnsana insanlığını, hayvana hayvanlığını unutturan mikrop bir düzendir asfaltta yürüyen bir kedidir insan.
Sistem hiçbir şeye ihtiyacımız olmadığı halde bizleri her şeye muhtaç bireyler olarak yetiştiriyor, kendimize değil başkalarına hizmet ediyoruz; bizi canla başla sömürenlere köle oluyoruz. Sonunda bu duygu içimizde onarılmaz bir hüzün yaratıyor ve bu hüznün müptelası oluyoruz. Kendi yarattığımız sorunlar içinde kendimizi kaybediyoruz. Irkçılık, sömürü, şiddet ve adaletsizlik! Bu saydıklarımı yaratan sistem bizi de ırkçı, sömüren, adalete inanmayan ve şiddet yanlısı insanlar olarak büyütüyor. Doğal olarak sorunlar çözülmek yerine daha çok büyüyor. Bu sorunlar büyüdükçe içimizdeki hüzünde katlanarak çoğalıyor. Hüzne daha bağımlı hale geliyoruz. Bu yüzden düşünmekten nefret ediyoruz. Bir an bile düşünmek acı veriyor çünkü.
Gerçek acıdansa sahte acılar ile yaşamak güzel bir kaçış yolu elbette. Gerçek sorunlar ile yüzleşmektense, yapay sorunlar ile mücadele etmek yaptığımız en acınası şeydir. Bizi yüzleşmekten uzaklaştırdığı içinde bu sahte hüzne müptela olmak tabiî ki kaçınılmaz. Artık
herkes hüzünkeş. Uyuşturucu krizinde ölen bir popstar için göz yaşı dökmek, filmdeki bir karakter öldü diye ağlamak hüzünkeşlerin en büyük gıdasıdır. Sahte ve geçici acılar ile gerçek hüznü bastırmak ne tuhaf bir hile. Kendisini büyük ustalık ile kandıran insanların sayısı giderek çoğalıyor. Kendisi tarafından kandırılan insanlar elbette doğrunun değil yanlışın peşinden koşacaklar.
Günümüzde kimse doğruya inanmıyor. Doğru söyleyeni kimse dinlemiyor, ciddiye almıyor. Ne kadar yalan o kadar gerçek bir dünya. Yalın bir gerçek değil elbette, yalanın yılan gerçeğinden bahsediyorum. Zehiri dilinde sürünen bir yılan gerçekten!!! Dünyada sömürü
hiçbir zaman bitmeyecek, savaş hiçbir zaman bitmeyecek, çünkü çoğunluk bitsin istemiyor. Çünkü Afrika da ki açlar kimsenin umurunda değil, Filistin de ölen insanlar kimsenin umurunda değil, Kapitalizmin yok ettiği geleceğimiz kimsenin umurunda değil, Muhteşem yüzyılı dert ederiz kendimize acaba yeni bölümde neler olacak, Polat Alemdar yaşayacak mı, Ali Kaptan neler yapacak, İffet ile üzülürüz biz, Hürrem ile sinirlenir, Müge Anlı ile ağlarız. Gerçek acılarımızı gömdük çoktan ve kendimize üzülecek umurumuzda olmayan gerçek olmayan acılar yarattık. Kendimizi kandırdık, uyuşturduk sahte hüzünler ile. Artık herkes Hüzünkeş.
İnsanlığın gerçek sorunları ile uğraşanlar ise ya deli ya da zavallı.