Bodrum Denizcilik Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Tuncay Kuleli’nin Bodrum’un susuzluk sorununu ele aldığı projesi, Avrupa’daki çok uluslu bir konsorsiyum tarafından “metodolojik öneri” olarak kabul edildi.
Muğla ve Bodrum’un hidrolojik yapısı ile taşkın modellemeleri üzerine önemli çalışmalar yürüten Prof. Dr. Tuncay Kuleli, ilçenin giderek derinleşen susuzluk sorununa yönelik hazırladığı “Bir Hidrolojik İflasın Anatomisi: Bodrum’da Tükenen Sadece Su mu?” başlıklı proje ile dikkat çekti. Proje, kapsamlı yaklaşımı ve yöntemsel yenilikleri nedeniyle uluslararası düzeyde kabul gördü.
Bodrum’un su krizine ilişkin çarpıcı tespitlere yer veren Prof. Dr. Kuleli, özellikle kurumlar arasındaki uyumsuzluğa vurgu yaparak şu değerlendirmelerde bulundu:
BİR HİDROLOJİK İFLASIN ANATOMİSİ: BODRUM’DA TÜKENEN SADECE “SU” MU?
Yazar: Prof. Dr. Tuncay Kuleli
Tarih: 01 Aralık 2025
Bodrum ve Milas havzasında tecrübe ettiğimiz su krizi, kamuoyunda sıklıkla “meteorolojik kuraklık” veya “iklim değişikliği” gibi dışsal faktörlerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım, sorunun kök nedenlerini gizleyen, karar vericileri sorumluluktan azade kılan ve çözümü doğa olaylarına havale eden indirgemeci (reductionist) bir bakış açısıdır.
Bir bilim insanı olarak, olguları görünen yüzleriyle değil, arkalarındaki sistemsel dinamiklerle analiz etmekle mükellefiz. 2010-2025 dönemini kapsayan veri setleri üzerinde, geliştirdiğimiz Telecoupling (Uzaktan Etkileşim) Protokolü ile yaptığımız analizler, Bodrum’daki durumun bir “kaynak yetersizliği”nden öte, bir “sistemik iflas” (systemic failure) olduğunu göstermektedir.
Bu yazıda, karmaşık matematiksel denklemlere girmeden, bilimsel bulgularımızın işaret ettiği “Yönetişimsel Çöküş”e giden süreçleri ortaya koyacağız.
SUYUN SOSYO-POLİTİK MATEMATİĞİ
Su yönetimi, sadece bir hidrolik mühendisliği konusu değildir; çok bileşenli bir sosyo-ekolojik sistemdir. Analiz modelimiz, bu sistemin sürdürülebilirliğini üç temel değişkenin etkileşimi üzerinden okumaktadır:
1. Fiziksel Kapasite (Arz): İklim değişikliği ile baskılanan, ancak sınırları belli olan doğal sermayemiz.
2. Telecoupled Yük (Talep): Sadece yerleşik nüfusun değil, küresel turizm hareketliliğinin ve havza dışı ekonomik aktivitelerin sisteme bindirdiği, mekandan bağımsız ve sürekli artan basınç.
3. Yönetişim Mimarisi (Katalizör): İşte krizin düğümlendiği nokta burasıdır. Yönetim biçimi, krizin etkisini sönümleyen bir “tampon” mu, yoksa şiddetini artıran bir “çarpan” mı olacaktır?
Bulgularımız, Bodrum vakasında yönetişim mimarisinin bir çözüm mekanizması olarak değil, krizin yıkıcılığını artıran bir “katsayı” olarak işlediğini göstermektedir.
YÖNETİLEMEMEZLİĞİN MALİYETİ
Son 15 yıllık (2010-2025) veriler, trajik bir tabloyu gözler önüne sermektedir. Bu dönemin hidrolojik verileri incelendiğinde, havzadaki su arzının talebin gerisinde kaldığı bir gerçektir. Ancak bilimsel projeksiyonlar, doğru ve bütünleşik bir havza yönetimi (Integrated Basin Management) ile bu açığın yönetilebilir düzeyde (tolere edilebilir kıtlık) tutulabileceğini göstermekteydi.
Fakat “Mevcut Durum” (Business as Usual) senaryosunda ne yaşandı?
Kurumlar arası yetki çatışmaları, merkezi ve yerel idare arasındaki koordinasyon eksikliği (Governance Mismatch) ve “Enerji-Su-Gıda” (Nexus) dengesinin gözetilmemesi; sistemdeki “sürtünmeyi” artırmıştır.
Modelimiz, bu yönetimsel uyumsuzluğun, krizin fiziksel maliyetini yaklaşık dört katına çıkardığını tespit etmiştir.
Bunu şöyle ifade edebiliriz: Havzadaki su sorununun fiziksel boyutu bir birimse, yönetimsel hataların bu soruna eklediği “çarpan etkisi” ile karşılaştığımız yıkım dört birim olmuştur. Dolayısıyla, Geyik Barajı’nın kuruması sadece yağış azlığı ile açıklanamaz; bu, kaynakların “çatışmalı yönetim” (conflictual governance) nedeniyle verimsizce tüketilmesinin matematiksel sonucudur.
YENİ BİR PARADİGMA İHTİYACI
Gelinen nokta, palyatif çözümlerle (taşıma su, geçici sondajlar) sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Bodrum’un su sistemi, termodinamik açıdan entropisini tamamlamış ve çökmüştür.
Bilimsel uyarımız nettir; Son 15 yıllık (2010-2025) verilerin ve geliştirdiğimiz modelin bize söylediği son söz şudur:
Bodrum’un su sorunu teknik bir sorun değil, bir yönetişim sorunudur. Matematiksel olarak ispatladık ki; istediğiniz kadar baraj yapın veya deniz suyunu arıtın, eğer kurumlar arası “Uyumsuzluğu” sıfırlayamazsanız, yarattığınız her yeni kaynak iki katı hızla tüketilecektir.
Sistemin “Yazılımını” (Yönetişim Modelini) düzeltmeden, “Donanımına” (Barajlar, Arıtma Tesisleri) yapılacak hiçbir yatırım, çöküşü engellemeyecektir. Eğer kurumlar arası “Uyumsuzluk” giderilmez ve “Havza Bazlı İşbirlikçi Yönetim” modeline geçilmezse; deniz suyunu dahi arıtsanız, bu yeni kaynaklar da aynı yönetimsel zafiyet içinde hızla tüketilecektir.
Bugün geldiğimiz “İflas Noktası”ndan dönüşün tek yolu; beton dökmek değil, önce masaya oturup ortak aklı devreye sokmaktır.
Bilim uyarısını yapmış, matematik hükmünü vermiştir. Gerisi, karar vericilerin iradesine kalmıştır.

