GÖZLERİ KİRLENMİŞ ÇOCUKLARA
Güçlü olacaksın… Memleketin gibi. Toprağın kadar geniş düşüneceksin, üç tarafını başka bakış açılarına, kalan tek tarafını da sınırlarını düşünerek duracaksın. Tarihinden kalan ve sana yaşatılmış olan tüm savaş ve zaferlerinle bugünü adlandıracaksın.
Güçlü olacaksın…Kaybetmeyi öğreneceksin. Hergün içinden yiğitler göçecek, hergün bir annenin içinde kalacaksın.
Güçlü olacaksın… Şölenlerle, gelin alaylarıyla girdiğin evde sessizliğinle meydan okuyacaksın. Birgün kefeniyle çıkan o yüzlerce kadın için güçlü duracaksın.
O kadar içimizde savaşıyoruz ki, dışarıda olan – biten savaşlara sessiz kalıyoruz. Nasıl ki ölümlere, çığlıklara duyarsız kalıyorsak; bu ülkenin bir kanser hastası gibi yıkılıp çaresiz kalıp yokoluşuna boyun büküyoruz.
”Ne gelir elimizden insan olmaktan başka…” Edip Cansever’in bu mısralarını sıkça içimde bir mahçubiyetle tekrarlar oldum. Yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da, ne çıkar… Birgün gözleri sevilmeyecek bir çocuğun kirlenmişliğini gördükten sonra ne anlamı kalabilir ki artık insan olmanın.
Ve daha ne kalabilir ki sevdalık türkülerden bu kadar ocağa ateş düşmüşken. Yalnızlaştırılırken bir ülke ne kadar kendi içimizde güçlü durabiliriz ki…
Ben, sözü yol bildim. Anacak yönümü de seslerle belirleyebilirim. Yine ve önce kendi yaşantımızdan başlasak. Hani biraz daha konuşabilsek sıkılmadan, biraz da başkalarını dinleyebilsek, daha duyarlı tonlarda sarabilsek yanımızdakilere. Bu sesle birgün mutlaka ulaşabiliriz çok uzaktakilere ve o kadar yalnızlaştırılmış bir ülkeye ses olabiliriz. Duyarsızlık sağır eder insanı. İçimizde kalan nice körlükleri bileyerek keskinleşebilir güçlü olabilir ve belki yeniden gökyüzüne bakabilen gözleri kirlenmemiş çocuklar görebiliriz.