BİR KADIN
Emekçi bir kadın o, hem de dört çocuk annesi. Yıllar geçmiş, içindeki özgür, emekçi Türk kadınını çıkarması 50 yıl sürmüş. Bir gün eşine sormadan kasaba pazarında kendisine bir yıllık küçücük bir stant kiralamış. Nasıl olsa zeytinini, zeytinyağını, salçasını, konservesini, kompostosunu, kuru patlıcanını, biberini, incirini ve hatta sabununu kendisi yapıyor; maharetli güler yüzlü, tonton bir kadının elinden çıkıyor bu ev yapımı, hijyenik, organik, doğal ürünler. Yazın buna bir de şekli yamuk, incecik kabuklu, pembe ile kırmızı arası Osmanlı domatesi denen, hibrit olmayan ve hatta genetiğiyle oynanmamış, amiyane deyimle babadan kalma domates satıyor. Sabah 10:30 olduğunda tezgahında satacak bir şeyi kalmamıştır artık.
İhtiyacı olduğu için mi çalışıyor? Cevabı hayır biliyorum; çünkü evin geliri zaten yüksek. Emekli aylığı, dükkânları, evleri var çeşitli yerlerde kirada.
Yıllarca evde çocuk bak, torun bak, ev hanımlığı derken dışarı vuramamış içindeki özgür emekçi Türk kadınını. Şimdi evinin altındaki dükkânda dizi dizi konserveler, salçalar, kuru sebzeler, meyveler, ev yapımı zeytinyağları, özel pet şişelerde inanılmaz lezzetli zeytinler, zeytinyağlı ev sabunları, bal kabakları rafları süslüyor. Birkaç ay ürünlerini tanıttıktan sonra artık ciddi bir müşteri potansiyeli oldu, telefonlarla sipariş alır ya da kasabanın kadınları gelip, dilediği gibi istediği ürünleri kendileri tartıp poşete koyuyor, dışardan evin ziline basıp aldıklarını söylüyor. Kimi zaman inmeden ‘parası şu kadar, orada dükkânda şuraya bırakıver’ diyor tonton hanım. Anadolu kadını hala bu kadar saf, dürüst, bu kadar namuslu ve erdemlidir dedirtiyor bize bu alışverişleri gördükçe. Toplumun artık iyice güvensizleştirildiği, ayrıştırıldığı bu zamanda ticaret hala bu kadar güven ve ahlaka dayalı. Bu kadın öyle bir Anadolu kadını, biyografisi yazılası diyeceğim ama milyonlarca var, o yüzden topraklarımızın adı Anadolu.
Dünya emekçi kadınlar günü bir günden bir haftaya uzatılmalı ki sembolik bir anlamdan kadınların sorunlarına değinmekten ise hak ettikleri değere tekrar ulaşabilmeleri için fırsat olur diye düşünüyorum. Olası içeri tıkmaya, örtmeye, kapatmaya, sosyal olanaklarını elinden alıp köleleştirilmeye çalışan yeni ‘ileri demokrasi’ masallarına inat kadınımızı toplumumuzda ön plana çıkarmalı, hak ettiği desteği ve ilgiyi göstermeli ve baş tacı etmeliyiz.
Unutmadan anne, seninle gurur duyuyorum.