AYA NİKOLA KİLİSESİ MÜZE OLSUN
Bodrum da son günlerde, yıkılarak meydan yapılması ile gündeme gelen Halk eğitim Merkezi (Aya Nikola Kilisesi) ile ilgili olarak araştırmacı yazar Erdoğan Kayalar’da ben olsaydım bu kiliseyi ihya ederdim çok sağlammış dedi. Araştırmacı yazar Ergoğan Kayalar bu konuda, Ayas Nikola Kilisesi üstüne 1960’lı yıllarda Halk Eğitim binası inşaa eden müteahhit İbrahim Şakar ile görüşmesini açıkladı. Erdoğan Kayalar İbrahim Şakar ile 2010 yılında yaptığı görüşmede son günlere kadar Halk Eğitim Merkezi olarak kullanılan eski Aya Nikola Ortodoks kilisesinin dinamitle bile sadece çan kulesinin yıkılabildiği öğrendiğini açıkladı. Çan Kulesi yıkılan, Kilisenin çanı da Bodrum Kalesinde sergilendiğini hatırlattı.
Dört duvarı sağlam kalan Aya Nikola Kilisesi’nin üzerine yapılan ilaveler sonucunda Halk Eğitim Merkezi olarak kullanıldığı, ana binanın taşlarının çakmak taşından inşa edilmiş yaklaşık bir metre kalınlığında çok sağlam bir yapı olduğunu söyledi. Erdoğan Kayalar açıklaması şöyle:” İbrahim Şakar ile Akyarlar’da bir düğünde karşılaştık, ben o’na gittim dedim ki beni tanıdın mı ? ’Tabii tanıdım’ dedi. Bir şey sorucam dedim.’ Buyur ‘ dedi. Kiliseyi sen yıkmışsın nasıl yıktın diye sordum. O da ellerini açtı ayağa kalktı, ‘haşa, kiliseyi ben yıkmadım, ben bu günkü haline getirdim. Taş duvarlarının üstüne Halk Eğitim dediğimiz o binayı oturttum yaptım dedi. Ondan sonra kilise üzerine konuşmaya başladık. Biliyorsunuz Bodrum’da iki tane klise var. Birisi Aya Nikola öbürü Aya Yorgi, Halikarnas disko’nun olduğu bina. Tabii konumuz Aya Nikola kilisesi. Dedi ki o kilise gayet güzel bir kiliseydi, gayet sağlam bir kiliseydi. Sonra Halk Eğitim için yer aranmaya başlandı, bizim eski öğretmenlerimizin aklına orası geldi.
Kiliseyi yıkıp Halk Eğitim binası yapalım, o zamanlarda belediye başkanı Rahmetli Derviş Görgün müş. O da ayak diremiş , hani kilise kalsın falan diye, Rüştü Gür arkadaşımız o zamanlar Turizm Derneği Başkanı , o direnmiş, fakat bu direnişler sonuç vermiyor, Muğla’dan bir fen ekibi geliyor. Geziyorlar bakıyorlar İbrahim Şakar’ın ifadesine göre “sağlam” raporu veriyorlar. İlk verilen rapor buymuş. Sonra ne olduysa oldu anlayamadık ! dedi o ikinci bir heyet geliyor. “göçme ihtimali vardır” diye rapor veriyor. Bu raporun üzerine de kiliseyi yıkmaya kalkıyorlar. İhalesi açılıyor, Yatağan’dan genç bir müteahhit işi alıyor. İşe başlamak içinde Yatağan’dan ekibini getiriyor. Kazmayla kürekle yıkmaya çalışıyorlar, gene onların ifadesine göre bir tek taş oynatamıyorlar yerinden. İbrahim Şakar diyor ki o duvarlar var ya şimdi sarı kesme taş şeklinde onlar çakmak taşıdır, yontulmuş ondan sonra döşenmiş, dünyanın en sert taşı da çakmak taşıdır, balta malta işlemez diyor. Hakkaten işlememiş, bakmışlar ki iş yürümüyor, dinamitleyelim göçer, diye kilisenin içindeki kolonlarına ayaklarına dinamit konuyor, bütün konuya komşuya söyleniyor Pazar günü şu saat te diye, dinamit patlatılacak, camlarınızı açık tutun şu olur bu olur falan diye, Ve dinamitliyorlar, kilise gene çökmüyor bir tek çan kulesi çamı ile beraber aşağı iniyor. O kolonları Bardakçıya götürüyorlar, orda bir motelin rıhtımı olarak kullanıyorlar, hala ordaymış o kolonlar. Şimdi kilisenin göçücek raporu verilmesine neden de giriş kapısının kolonları üstünde ki bir duvar çatlağı. O’nu da araştırdım. 23 nisan 1933 günü İstanköy adasının 20 kilometre batısındaki bir ada da büyük bir deprem oluyor. Su yüzüne yakın bir deprem olduğu için çok şiddetli hissediliyor. Hatta İstanköylü biriylen konuştuğum da ben çocuktum, ilk okuldaydım deniz atladı okulun bahçesine geldi dedi. Tabiri o,” deniz atladı”.. Sahildeki birçok tekne de o dalgalarnan okulun bahçesine gelmiş. Öyle tahmin ediyorum ki bu şiddetli deprem sonunda kilisenin o kolonu üstünde bir çatlak oluşmuş. O çatlağa istinaden , ikinci gelen fen heyeti göçecek raporu vermiş . Kos ta o sene yapılan evler kalmış, bir sene önce yapılan evlerle daha önce yapılan evlerin tamamı yıkılmış bana anlatılan o. O zamanlar İtalyan’lar varmış , İtalyanlarda bu depremi fırsat bilmiş o yıkıntıları temizlemişler, yeni bir Kos inşa etmişler. İbrahim Şakar, 80 santim ve yahut 1 metre enindeki çakmak taşlı temelin üzerine bu şimdi bildiğimiz, Halk Eğitim Merkezi’ni yapmış. Duvarların üzerine oturtmuş. Süresi içinde yaptım, para da kazandım dedi. Çok sağlam dedi. “Araştırmacı Erdoğan Kayalar siz olsanız elinizde bir yetki olsa ne yapasınız sorumuza şu yanıtı verdi” Aya Sofya müzesini düşünelim. Roma İmparatoru Jüstinyen orayı biliyorsunuz kilise olarak yapmış. Atatürk’te zannediyorum 1935’te orayı müzeye çevirtmiş. Orası şimdi Türkiye’nin en iyi müzelerinden birisi. Her gün yüzlerce insan orayı ziyaret ediyor. Bir yetkim olsa, ben bu kiliseyi ihya ederim. Ama ibadete açmam müze olarak kullanırım. Çünkü, bazı eski Bodrumluların nikahları dahi kilisenin salonu büyük diye orda kıyılmış. Birde böyle manevi hatırası var. Mesela Turgut Nalbantoğlu’nun kız kardeşinin nikahı orda kıyılmış. Öyle dediler. Yani misafiri çok olanlar yerlilerimiz nikahlarını orda kıymış. Yani burası kilisedir bizim nikahımız olmaz, burada ancak hıristiyanların nikahı kıyılır diye bir düşünce yok. O zaman gayet iyi ılımlı bir düşünce var. O nu yaşatman lazım diye düşünüyorum. Zaten Bodrum insanı doğuştan ılımlı. Buna hayır diyeceklerini sanmıyorum.”
Haber : Zeki Özkeskin